Yazar : Dennis R. Tesdell

İster basit bir konu, isterse önemli bir karar hakkında ya da iki kişi ya da bir grup insan arasında olsun, çatışma, yaşamın bir parçasıdır. Oysa başarılı bir çözüm bulmak, hatta çatışmadan kaçınmak, genellikle mümkündür. Ne yazık ki pek çok insan, çatışmayla başa çıkmayı, “kişisel” algılama biçimlerinden dolayı, kendileri açısından çok zorlaştırır. Aşağıda, insanların çatışmayla başa çıkmak için kullandıkları birtakım ortak yöntemler bulunuyor. Bunlar, “yapıcı” olmayıp, bir kez farkına varıldığında, kendinden emin ve olumlu bir tavırla karşı çıkılabilecek ya da tüm tarafların birlikte çalışmasıyla değiştirilebilecek niteliktedir. Bazı olası yaklaşımlar aşağıda sunulmuştur.

 

1.Başkalarını Suçlamak

Bu teknik, çocukluk yıllarına dayanır. Çatışmanın içindeki kişi, o yıllarda sorunla ilgili olarak başkalarını ya da bir başka şeyi suçlamıştır. Kişi, yetişkin biri olarak da söz konusu durumun sorumluluğunu üstlenmek istemez. Açıkça kendini gösteren bir tekniktir ve çatışmanın adil ve sağlıklı bir yaklaşımla çözülebilmesi için, üzerinde durulması ve mücadele edilmesi gerekir.

2. Suçluluk Duygusu Yaratmak

Suçluluk duygusu, eğer göz yumulursa, kişinin duygusal ve iş yaşamında her şeyi berbat edebilir. Hem korkudan, hem de kızgınlığı ya da acıyı içe atıp sıradan bir “kurban” haline gelmekten kaynaklanır. Hiçbir “üretici” amacı yoktur (suçluluk duygusu ve vicdan farklıdır; vicdan, zaman zaman hissedilmesi doğal ve sağlıklı bir his olabilir) ve bu “mod”a girmiş kişinin etrafındaki herkesin moralini bozar. Suçluluk duygusu yaratan insanlar, bu tepkisel durumdan sıyrılıp çatışmaya ve sorumluluk almaya yönlenmelidirler; her zaman hepimizin elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı bilmek de çoğu zaman yardımcı olur.

3. Sinirlenmek ya da Kabalaşmak

Bu duruma çatışmalarda sık rastlanır. Genellikle, böyle bir davranış içindeki insan, kendi hakkındaki gerçek hislerini gösterir. Bunu o anda kabul etmek, onun için çok zordur. Çatışmalarla sinirlenip kabalaşarak başa çıkan insanlar, geçmişlerinde kendileri de böyle muamele görmüşler ve kendileri için bu üslubu geliştirmişlerdir. Bundan kurtulmaları için, arkadaşlarının, ailelerinin ve iş çevrelerinin kendilerine öğüt ve/ya da iyi destek vermesi ve diplomatik olarak tavır koyması gerekir. Çatışmayla başa çıkmak, “öğrenilen bir tepki”dir; dolayısıyla, yardım alınarak ve zaman içinde, kişi gerçekten davranışını ve eski inançlarını değiştirmek istiyorsa, “unutulabilir.”

4. Geçmişi Su Yüzüne Çıkarmak

Mevcut sorun ya da çatışmalar hakkında konuşmaktan kaçınmanın bir yolu, konuyu değiştirmek ya da geçmişte olanları gündeme getirerek konudan uzak kalmaya çalışmaktır. Geçmiş, geride kalmıştır. Kişinin oturup “şimdiki” konular hakkında konuşması istenmeli ya da kişi buna yönlendirilmelidir. Geçmişe dönmek, mevcut çatışmayla başa çıkmanın haksız ve kaçamak bir yoludur. Kişiye bir kez doğrudan ama sakin bir tavırla ne yaptığı sorulursa, belki çatışma çözülmez; ama en azından gerçek ve mevcut konular hakkında konuşulur.

5. Özür Dilemek

Özür dilemek, çocukluğumuzda yanlış bir iş yapıp sorumluluğunu almaya korktuğumuz zamanlar başvurduğumuz sık rastlanılan bir durumdur. Pek çoğumuz, yaşamımız boyunca, geç kalmak, önemli tarihleri unutmak, işle ilgili ya da kişisel sorunlar gibi şeyleri açıklamak için çok kez özür dilemişizdir. Kişi, özür dilemeyi bırakıp çatışma ya da sorundaki payını kabul etmeye karar verdiği an, çözüme ya da durumu iyileştirmeye giden yol açılır.

6. Sorumluluk Almamak

Bu, bir çatışma durumunda başkalarını suçlamaktan her tür sorumluluğu reddetmeye kadar, farklı biçimlerde ortaya çıkar. Bu, bir “çıkmaz sokak”tır ve çatışmayla başa çıkmak için etkisiz bir yoldur. Bu da çocukluk yıllarına dayanır. Bir sorun yaratma ya da ona katkıda bulunma konusunda herkes kendi payına düşen sorumluluğu almaya bir kez karar verdiğinde, çok geçmeden, çözüme yönelik yapıcı plan ya da tartışmalar ortaya çıkacaktır. Yetişkinler olarak, yaptığımız her şeyden sorumluyuz. Zamanın yüzde 100”ünde “seçmek” durumunda kalırız. Seçmek, sonuçları etkileyen olaylar yaratmaya yardımcı olur. Hepimiz, seçimimize dayanan bir durumun sonucundan bir ölçüde sorumluyuz.

7. İletişime Geçmeyi Reddetmek – Sessiz Tedavi

Bu, gene çocukluk yıllarında bir şekilde öğrendiğimiz ya da tanık olduğumuz ve bazen, en azından bazı kişi ve durumlar söz konusu olduğunda, “işe yaradığına” kanaat getirdiğimiz pasif bir tekniktir. Sorun şu ki, bir çatışmaya dahil olan insanlar arasında iletişim olmadan, çatışma çözülemez ve pek çok durumda daha kötüye gidebilir. Bu davranış ortaya çıktığında, iletişim kurmayı reddeden kişinin ona arkadaşça ve dostça yaklaştığınızı bilmesini sağlamak yardımcı olabilir. Çatışmayı “çözmek” istiyorsunuzdur ve sözcüklerinizin, ifadelerinizin ve ses tonunuzun mümkün olduğunca uzlaşmacı olması önemlidir. Sessiz duran kişi korkmaktadır. Onlara bu korkudan kurtulmaları için yardımcı olun; muhtemelen, açılacak ve konuşacaklardır. Ve onları çatışmayla bu şekilde başa çıkmaktan (başa çıkmamaktan) uzaklaştırmak, epey sabır ve zaman gerektirecektir.

8. Bir Hastalık Yaratmak/Uydurmak

Çatışmalar, hem duygusal, hem de fiziksel açıdan stresli ve yorucu olabilir. Çatışmalarla etkin bir biçimde başa çıkamayan kişiler, çatışma hakkındaki korku ve duygularını içlerine atarlar ve bazı hastalık belirtileri ortaya çıkar. Bunlar, migren ağrıları, mide sancıları, çeşitli ağrı ve acılar, hatta astım krizleri şeklinde olabilir. Çocukken pek çoğumuz, zorlanacağımızı düşündüğümüz durumlardan kaçmak için hastalık numarası yaptık ya da kendimizi hasta olmaya zorladık. Ne yazık ki bazı insanlar, yetişkinken de aynı biçimde çatışmalarla başa çıkmaya çalışırlar. Ne yaptıklarını bilmeleri ve bir yetişkin olarak, çatışmalarla (ya da belki genel olarak yaşamla) üretici ve sağlıklı bir biçimde mücadele etmeden önce yaşamla olgun ve sağlıklı bir biçimde başa çıkmanın yolunu bulmaları gerekir. Arkadaşınız, sevdiğiniz ya da yakın bir iş arkadaşınız iseler, sabır ve destek, kişinin çatışmayla daha iyi ve üretici biçimde başa çıkma yollarını anlamasına epey yardımcı olacaktır.

9. Sorunu Görmezden Gelmek

Bu “kafasını kuma gömmüş devekuşu” tekniğidir. Hiç sorun yokmuş, başkalarının tartışmaları gereken ve tartışmak istedikleri sorunları varmış, bunu sorun olarak görmüyormuş ve bu konu tartışmaya değmezmiş gibi davranmak son derece yaygındır. Hepimiz başka insanlar tarafından saygı görmeyi isteriz, özellikle de bu insanlarla kişisel ya da işle ilgili bağlantılarımız varsa. Tanıdığımız insanların bizimle paylaşma ihtiyacı duydukları her tür konuyu dinlemek, nazik bir davranıştır ve saygı göstergesidir. Kişi, konuların kendisine anlatılmasına izin verip halen “kendi” açısından bir sorun olmadığını söylüyorsa, konunun ne kadar sert ya da saldırgan bir tutumla çözüleceğine karar vermek, işin içinde bulunan diğer insanlara düşer. Bazen her şeyi oluruna bırakmak, bizim için daha kolay ve sağlıklıdır. Önemli bir konu olmadıkça ve hem yaşamımızda, hem de ilişkilerimizde stres ve baskı yaratıyorsa, “haklı” çıkmak için çabalamaya değmez. Elbette her “çatışma,” farklıdır ve bu seçimi kendimizin yapması gerekir.

10. Çatışmayı/Konuyu Küçümsemek

Bunun klasik örneği, bir sorunu kendisiyle paylaşan birine “Pireyi deve yapıyorsun” şeklinde yanıt veren bir kişidir. Bu tür klişeler kullanan kişi, çatışmayla ilgili diğer kişilerin duygularını hafife almaktadır. Aynı zamanda, saygısızlık söz konusudur. Bu davranışı sergileyen insanlarla uğraşmak için güçlü olmak, kendine güvenmek, mümkün olduğunca soğukkanlı davranmak, sizin duygularınıza önem vermelerini istemek ve sizin gerçeklerinize daha fazla saygı ve ilgi ile bakmaları için her tür çabayı sarf etmek gerekir. Genellikle bu kişiler, inkar da ederler, çatışmada “kendilerine düşen paydan” korkarlar ve bu yüzden korkuyla yönlendirilen bir bakış açısına sahiptirler. Yapılabilecek en iyi şey, olabildiğince dostça bir atmosfer yaratmak, kişiye arkadaşça ve pozitif bir tavırla yaklaşmak ve zaman içinde kendi endişe ve hislerinizi benimsetmeyi sürdürmektir. Neyse ki sonunda, savunma kalkanlarını indirecek ve sizi ve durum hakkında söylenenleri daha gerçekçi bir bakış açısıyla dinleyeceklerdir.

Shares: