IFS Türkiye Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Öztürk, kurumların dijital dönüşümü stratejik ve bütünsel bir yaklaşımla ele alması gerektiğini dile getiriyor.

IFS

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisli’ğinin otomasyon alt bölümünden mezunum. Yüksek lisansımı da orada yaptım ve ardından doktoraya başladım. Fakat yoğun iş temposu nedeniyle doktoramı tamamlayamadım.

İş hayatıma İsviçreli bir firmanın otomasyon sistemlerinde başladım. Ardından bir Alman firmasında lojistik müdürlüğü görevini yürüttüm. O dönemde ilk kez ERP ile tanıştığımı söyleyebilirim. O firmada kendi bölümüm ile ilgili bir ERP projesinin yöneticiliğini üstlenmiştim. Bu süreçte şirketlerin geleceği için vazgeçilmez olduğunu düşünerek, kariyerime bu alanda devam etmek istediğimi anladım ve İsveç kökenli teknoloji şirketi IFS’e geçtim. 2000’li yılların başından bu yana ERP üzerine çalışıyorum.

Bize IFS hakkında bilgi verebilir misiniz?

IFS için kısaca dijital dönüşüm şirketi diyebiliriz. Biz işletmeleri geleceğe taşıyan, verimliliklerini ve karlılıklarını artırmalarını sağlayan kurumsal uygulamalar (ERP, EAM, FSM) geliştiriyoruz. Bildiğiniz gibi bu uygulamalar, dijitalleşmenin öncelikli ve en temel adımı. IFS de dünyada 40, Türkiye’de ise 15 yılı aşkın süredir şirketlerin; daha çevik, daha verimli, daha karlı ve hepsinden önemlisi sürdürülebilir olmalarını sağlamak üzere çözümler geliştiriyor. Gelecek yatırım danışmanı olarak teknolojiyi, onlara rekabet avantajı sağlayacak modelde sunuyor.

“Dijitalleşme, kurumlar tarafından stratejik ve bütünsel bir yaklaşımla ele alınmalı. Bir işletmenin uçtan uca tüm süreçlerini etkileyen bu dönüşüm süreci, bir değil birden fazla üst düzey yöneticinin, gelecek yatırımcılarının sorumluluğunda ve liderliğinde ilerlemeli.”

IFS Türkiye Macerası nasıl başladı?

IFS’in Türkiye macerasını, 2004 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz. IFS Türkiye pazarına ilk 1995 yılında distribütörlük modeli ile girdi. Şirket dünyada satış rekorları kırarken ve üst üste ‘en hızlı büyüyen ERP yazılımı’ ödülünü alırken, organizasyonel yapıdan kaynaklı sebeplerden Türkiye’de yeterince varlık gösteremiyordu. Bu sorunu görerek, benim de aralarında bulunduğum bir ekiple IFS Türkiye ofisini kurmaya karar verdik.

Bu süreç elbette kolay ilerlemedi. Öncelikle IFS Global’i Türkiye ofisini kurmaya ikna etmemiz gerekiyordu. IFS Global’e ülkemizdeki fırsatlar ve pazarın potansiyeli hakkında bilgi vererek, IFS Türkiye’yi kurmaları gerektiğini, böylece bu organizasyon modeli ile şirketin pazarda çok daha etkin olabileceğini anlattık. Borsaya kote olan her şirket gibi IFS’in de bir ülkeye girme ya da o ülkeden çekilme kararı uzun bir değerlendirme süreci sonrasında gerçekleşiyor. Araştırma ve analizler yapıldı ve bir yıla yakın bir sürenin sonunda, 2004’te IFS Türkiye ofisi kuruldu.

Geldiğimiz nokta itibari ile gururla söylemeliyim ki bu çok da isabetli bir karar oldu. IFS Türkiye olarak 15 yıldır küresel pazarlarda edindiğimiz tecrübemizi Türk şirketlerine aktarıyor; onların dijitalleşme yolunda birlikte yürüyerek uluslararası arenada rekabet eden şirketlere dönüştürüyoruz. Bugün itibariyle hemen hemen tüm sektörlerden 750 şirkete ve 25 binin üzerinde kullanıcıya hizmet veriyoruz: Durmazlar Makine, KVK Teknoloji, FNSS Savunma, Petlas ve AKO Grup, Tatmetal, Bürotime, Sinpaş İnşaat, ÇEMTAŞ, Ağır Haddecilik, Aytaç Gıda, Koska, Samet Kalıp, Makel Elektrik, Bursa Çimento ve Beton, Noki, Teknorot Otomotiv, SKT Otomotiv, Seranit, Müzekart, Dearsan Tersanesi, Gülermak, Makyol, Jotun, Erdoğanlar Alüminyum gibi farklı sektörlerden yüzlerce lider şirket iş süreçlerini IFS ile yönetiyor.

Diğer taraftan 10 kişi ile çıktığımız bu zorlu yolda bugün 100’e yakın çalışana ulaştık. Hatta her sektörde yetişmiş ve farklı endüstrilerde uzmanlaşmış danışmanlık kadromuz, tecrübelerini aktarmak üzere dünyanın farklı bölgelerindeki projelere davet ediliyorlar.

IFS’in farkı nedir?

IFS’i farklı kılan en temel özelliğe ürün teknolojisi diyebiliriz. Sahip olduğumuz teknoloji; ürünün kolay öğrenilip kısa sürede devreye alınmasını ve kolay kullanılmasını sağıyor. Uçtan uca kesintisiz olarak yönetilebilen dijital altyapı sağlaması, kullanım alanına göre kolaylıkla değişiklik yapılabilmesi ve adaptasyon yeteneği de ürünü farklı kılan diğer özellikler. Bu şekilde müşterilerimizin süreçlerini ürüne göre yönetmesini beklemiyor, aksine biz onların ihtiyaçlarına adapte oluyoruz.

Bizim işimiz ürünle de bitmiyor. Bu ürünü uyarlarken sunduğumuz hizmetin kalitesi de çok önemli. Bu noktada en önemli özelliklerimizden biri tecrübeli danışmanlık kadromuz. IFS, gerek dünyada, gerek Türkiye’de sirkülasyon oranı en az danışman kadrosunu elinde bulunduruyor. IFS olarak tecrübeli kadromuzla danışmanlık hizmeti verebiliyoruz, ayrıca müşterilerimiz dilerse bu hizmeti çözüm ortaklarımızdan da alabiliyor.

Ürünümüz IFS Applications, temelde bir işletmeyi uçtan uca entegre ediyor. Satış ve pazarlamadan üretime, planlamadan, satış sonrası servis hizmetlerine kadar bir şirketteki tüm süreçleri uçtan uca ve tek bir ERP sistemi üzerinde birbirine bağlıyor.

IFS’in sahip olduğu bu özellikler tarafsız bir kurum tarafından da onaylandı. Gururla söylemeliyim ki IFS Applications, Gartner tarafından düzenli aralıklarla yayınlanan Magic Quadrant ERP raporlarında, üç yıldır üst üste “dünyanın lider iki ERP uygulamasından biri” olarak gösteriliyor. Yine Gartner tarafından yapılan ERP yazılımları teknoloji karşılaştırmasında birinci sırada yer alıyor. Aynı zamanda ARC Advisory Group’un yaptığı araştırmalarda IFS, 10 yıldır EAM (Kurumsal Varlık Yönetimi) alanında pazar lideri konumunda.

IFS Türkiye olarak, vizyonunu ve Türkiye’deki firmaların geleceğe yatırım yapması idealini açığa çıkarmak için “IFS Gelecek Yatırımcıları” adında bir misyon projesini de bu sene başlatıyoruz.

Ekim ayında yapacağımız “IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi 2019” ile başlayacak bu projemizde şirketini geleceğe başarısını artırarak taşımayı hedefleyen tüm iş insanlarına ulaşmayı, vizyonlarına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.

IFS’in geliştirdiği yenilikçi ürünler hakkında bilgi verebilir misiniz?

IFS olarak dijital üretim ve dijital teknolojiler ile değişen rekabet şartlarına uyum sağlamak isteyen şirketlere yeni nesil Kurumsal Kaynak Planlama yazılımımız ‘’IFS Applications’’ ile uçtan uca çözüm sunuyoruz. Uygulamamız; 23 dilde ve 60’ı aşkın ülkede, 3000’in üzerindeki şirket ve bir milyonun üzerindeki kullanıcı tarafından kullanılıyor. Türkiye pazarında ise bugün itibariyle yaklaşık 750 şirkete hizmet veriyoruz.

IFS Applications’ın yeni versiyonu IFS 10’un dünya lansmanı geçtiğimiz yıl yapıldı. Normalde yeni versiyonlar, yaklaşık bir yıl boyunca tüm testlerini tamamladıktan sonra piyasaya sunuluyor. IFS 10’u ile çok daha hızlı şekilde testlerini tamamlayarak neredeyse dünya ile aynı anda ülkemizde de uygulamaya aldık. Türkiye’nin en büyük şirketlerinden Tatmetal IFS 10’u devreye aldığımız ilk müşterilerimiz oldu.

Bulut bilişim ve mobilite gibi teknolojilerde müşterilerimize önemli avantajlar sağladığımız IFS 10, aynı zamanda yapay zeka fonksiyonlarını da içeren bir ürün. Dolayısıyla IFS kullanan müşterilerimizin özellikle verilerin işlenmesi ve otomatikleştirilmesi konularında fayda sağlayacağı görüşündeyiz.

Size göre şirketlerde dijital dönüşüme hangi yöneticiler liderlik etmeli, dünyada ve Türkiye’deki eğilim sizce ne yönde?

Bize göre dijital dönüşüm bir teknoloji dönüşümü gibi görünse de aslında işletmelerin geleceğe taşınmalarını sağlayan, rekabet avantajı sağlayan bir iş stratejisidir. Dijitalleşmeyi doğru şekilde gerçekleştirdiğinizde yeni pazarlara açılma ya da yeni alanlarda ürün gamı geliştirme gibi konularda avantaj sağlar, rekabette hep bir adım önde olursunuz. Şu anda bile, geleceğe yatırım yapmayan, dijital dönüşümü önceliklendirmeyen şirketlerin rekabette zorlandığını görüyoruz, bu çok yakında daha da dikkat çekici olacak. Dönüşüm şirketin tüm süreçlerini ilgilendirdiği ve sadece teknolojik bir yazılım ya da araç olmadığı için de dijital dönüşüm sadece bilgi işlem departmanlarının sorumluluğu olmaktan çıkarak tüm üst düzey yöneticileri ilgilendiren, özellikle şirket sahipleri ve üst düzey yöneticilerini “gelecek yatırımcısı” olmalarını zorunlu kılan öncelikli konular arasına girdi.

Bu bağlamda size iki farklı araştırmadan bahsetmek isterim. İlki geçtiğimiz yılın sonunda açıklanan KPMG’nin 2018 Küresel CIO Araştırması. 84 ülkeden 4 bine yakın BT liderin katıldığı araştırmaya göre ‘teknoloji liderliği’ daha geniş bir alanı kapsamaya ve şirketlerde CIO’nun görev ve sorumlulukları değişmeye başladı. Detaylandırmak gerekirse; teknoloji sadece kurum içi operasyonlara odaklanmıyor, artık müşteriyle de ilgileniyor. Teknolojiye ayrılan bütçeler artıyor, birden fazla yönetici teknoloji liderliği yapıyor. BT liderleri yalnızca kuruluşları dönüştürmekle kalmıyor aynı zamanda kendileri de dönüşüyor ve birçoğu için kendilerine geliştirme ve etkilerini artırma fırsatı doğuyor. ‘Dijital dönüşüm lideri’ olarak tanımlanan CDO atamalarında artış göze çarpıyor. Araştırmaya katılan Türk şirketlerin yüzde 52’si de bir ‘Dijital Dönüşüm Lideri’ olduğunu söylüyor.

IFS’in geçtiğimiz yıl, geniş bir endüstri yelpazesinde, 16 ülkeden 750 profesyonelle gerçekleştirdiği ‘Dijital Değişim Anketi’nde de benzer sonuçlar var. Ankette katılımcılara şirket içerisinde dijital dönüşüm işlerinden kimin sorumlu olacağı sorulduğunda, katılımcıların yüzde 40’ı CIO, yüzde 39’u CEO ve yüzde 35 ise CFO yanıtı veriyor. Dikkat edilirse oranlar birbirine çok yakın. Üst yöneticiler aynı sorunun cevabı olarak ise kendilerini gösteriyor. CEO’ların yüzde 53’ü dijital dönüşümün lideri olarak kendini addetti. CFO ve CIO’lar için ise bu oran sırasıyla, yüzde 69 ve yüzde 63 oldu. Yanıtlara baktığımızda; katılımcıların dijital dönüşüme CEO, CFO ve CIO üçlüsünün birlikte liderlik etmesi gerektiği görüşünde birleştikleri değerlendirmesinde bulunabiliriz.

Sonuç olarak dijitalleşme kurumlar tarafından stratejik ve bütünsel bir yaklaşımla ele alınmalı. Bir işletmenin uçtan uca tüm süreçlerini etkileyen bu dönüşüm süreci de bir değil birden fazla üst düzey yöneticinin, gelecek yatırımcılarının sorumluluğunda ve liderliğinde ilerlemeli.

Shares: