ERP HABER’in global yayın organı olan ERP News (www.erpnews.com) olarak SAP’nin Platin İş Ortağı olan Itelligence’ı 6,3 milyon TL’lik yatırımla devreye aldıkları yeni ofislerinde ziyaret ettik. Bu ziyaret esnasında Itelligence global CFO Michael Dorin, Doğu Avrupa & Çin Bölgesi VP Urban Hopen ve Türkiye CEO Abdülbahri Danış ile Itelligence’ın globaldeki yatırım hedefleri, Itelligence Türkiye’nin son yıllardaki üstün başarısı, Dijital Dönüşüm sürecinde Itelligence’ın sunduğu hizmetler ve ERP hakkında daha bir çok konu hakkında oldukça kapsamlı ve bir o kadar da keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Itelligence’ın global yapısı hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç ülkede faaliyet gösteriyorsunuz? 2018’de hedeflediğiniz ülkeler hangileridir?
Dorin: Almanya menşeli olan Itelligence 1989 yılında 3 kişi tarafından temelleri atılmış olan ve günümüzde 6.000’den fazla çalışanı olan bir firmadır. Şu anda 26 farklı ülkede yer alan ofislerimizle geçtiğimiz yıllarda Itelligence gerçek anlamda global bir şirket haline gelmiştir. Itelligence’ı grup olarak ele alacak olursak son 10 yılda 2 haneli büyüme rakamlarından bahsediyor oluruz; bunun yarısı organik büyüme yarısı ise devralma yoluyla büyümedir. Dolayısıyla her zaman devralabileceğimiz, bize, hizmetlerimize ve portföyümüze uygun hedef firma arayışındayız. Ayrıca dünyanın en büyük ICT hizmet sağlayıcılarından biri olan ve 2020’de dünyanın ilk 5 sistem entegratörlerinden biri olmayı hedefleyen NTT Data Grup’un bir parçası olan Itelligence’ın da oldukça yüksek hedefleri mevcut. 2020 itibariyle biz de Itelligence olarak 1 milyar Euro ciro hedefliyoruz ki bünyemize yeni firmalar katacak olursak bu hedefin 1,5 milyar Euro’ya ulaşması kaçınılmaz olacaktır. Önümüzdeki yılın ciro hedefi ise 900 milyon Euro’dur ki bu rakamın oldukça gerçekçi olduğunu düşünüyorum.
En son Orta Doğuda büyüme hedeflerimiz doğrultusunda Dubai’de bir ofis açtık ve bu ofis yine Türkiye’deki ofisimiz tarafından yönetilmektedir. Bu seneki ciro hedefimiz ise 860 milyon Euro civarındadır. Biz işimizi bölgelere ayırarak yönetiyoruz; örneğin Türkiye, merkez Doğu Avrupa bölgesine dâhildir. Türkiye’de gerçekten büyük gelişme gösteren Itelligence, son 4 yılda 8 kat büyüyerek kısa sürede 525’i aşkın çalışana ulaştı ve 6,3 Milyon TL’lik yatırımla gördüğünüz yeni ofisine taşınmıştır. 140-150 milyon Euro ile Amerika pazarı da güçlü olduğumuz noktalar arasına girmiştir. Hindistan da gelişmekte olan bir Pazar olarak ve özellikle Amerika pazarına hizmet sağlayan bir pazar olarak Itelligence’ın ilgisini çeken bölgelerden birisidir ve o bölgede de yatırım arayışlarımız sürmektedir. Dolayısıyla özetlemek gerekirse Itelligence olarak dünya çapında oldukça net bir büyüme hedefi ve stratejisine sahibiz.
Global rekabette şirketinizi nereden görüyorsunuz? 2017 nasıl geçti ve 2018 için ne planlıyorsunuz? Yeni yatırımlar söz konusu olacak mıdır?
Dorin: Biz her yıl en fazla 1 ya da 2 firmayı bünyemize katarak ilerliyoruz; çünkü hem organik büyüme hem de firmaları bünyemize katarak büyümeyi, hedefleyen bir firmayız. Örneğin 2017’de Hollanda’daki Pazar payımızı genişletmek için bir firmayı devraldık; böylece aynı zamanda kimya ve tarım sektörlerindeki etkinliğimizi de arttırmış olduk. Önümüzdeki yıl için de birçok potansiyel hedef şu an masada, 2018 neler getirecek göreceğiz. Rekabetin oldukça zorlu olduğunu söyleyebiliriz; fakat IBM, Axapta gibi global oyuncular bizden farklı bir ligde faaliyet gösteriyor. NTT Data Group ile beraber SAP hizmeti verdiğimiz BMW gibi büyük firmalar kadar küçük ve orta ölçekli firmalara da gerçekten katma değer sağladığımızı düşünüyoruz.
Itelligence aynı zamanda Pinnacle Ödülü sahibi bir firma, bu konuda ne söylemek istersiniz?
Dorin: Evet, her geçen yıl farklı bir ödül kazandığımız için gururluyuz. Geçen sene bu ödüllerden 2 tane kazandık.
Hopen: İlginç olan ise SAP iş ortağı olarak dünya çapında en fazla S4HANA müşterisine sahip olmamızdır. Daha küçük ölçekli firmalarla çalışıyor olmamızın sebeplerinden biri de budur. Tabi ki bununla kendimizi kısıtlamıyoruz ama iş odaklarımızdan biri budur ve bu şekilde de devam edeceğiz. Birçok müşterimizi S4HANA’nın yeni uygulaması için ikna ettik ve birçoğunu da eski SAP sistemlerinden S4HANA’ya geçirdik. Özellikle de Türkiye’deki meslektaşlarımızın bu konuya katkısı çok büyük olmuştur. Bazı kitleler hala Türk pazarının değişime açık olmadığını ve çok hızı adapte olamadığını söylese de biz bunun tam tersini gözlemledik. Gördük ki Türk müşterilerimiz yeniliğe çok açıktı ve çok da hızlı uyum sağladılar. Gördük ki; Türk müşterilerimizin çok açık görüşlü olmaları ve buradaki çalışanlarımızın da yine çok çabuk adapte olabilmeleri sayesinde buradaki işler de çok hızlı ilerliyor.
Dorin: Etrafınıza baktığınızda çalışanlarımızın çok genç olduklarını göreceksiniz. Bu ofisin yaş ortalaması 31 ve bu tüm Itelligence Group’taki en düşük yaş ortalamasıdır. Türk nüfusu da oldukça genç bir nüfus olduğundan buradaki insanlar gerçekten çok açık görüşlü ve yeni teknolojilere de çok açık olduklarını söyleyebiliriz. Ayrıca Türkiye’nin ekonomisi de çok hızlı büyüyor, özellikle de oturmuş batı Avrupa ülkelerinin ekonomilerine göre oldukça hızlı. Bu sebepledir ki değişim Türk meslektaşlarımız için değişim çok zorlu bir görev değil.
ERP’nin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce önümüzdeki 5 yıl içinde ne değişecek?
Hopen: Birçok farklı ülkede bu konuda birçok farklı görüş duyuyorum. Tabi ki ERP ölmedi, ERP her zaman devam edecek. Her firma bir noktada operasyonlarını yönetebileceği temel bir sisteme ihtiyaç duyar. Görüyoruz ki bir çok müşterimiz seneler öncesinde SAP çözümlerine hâlihazırda yatırım yapmış ve şimdi dijitalleşme sürecinde S4HANA’ya geçmeyi düşünüyor. Biz de bu dönüşüm yolculuğunda onlara rehberlik edeceğiz ve A noktasından B noktasına giderken onlara belli başlı hizmetleri sunuyor olacağız. Bu hizmetleri sunarken hem onlara yeni çözümü anlatıyor olacağız hem de bu dönüşümü en sindirilebilir haliyle yaşamalarını sağlayacağız. Bu seneler önce SAP sistemine yatırım yapmış olan herkes için geçerli olacak. Bundan sonraki aşama ise önümüzdeki 20 yıl için hazırlanmak olacak. Bu aşamada ise bir de SAP dışındaki sistemlere yatırım yapmış olan müşterilerimiz var ki onlar bu yolu izleyemeyecek. Dolayısıyla dijital dönüşüm yolculuğunda SAP’nin dijital olanaklarından yararlanabilmek için öncelikle SAP’ye geçmesi gereken de birçok müşterimiz olacak. Özet olarak ERP sektöründe şu ara bunlar oluyor.
Bir de tabi bulut ve geleneksel ERP tartışması da sürmekte. Ve eminim ki önümüzdeki yıllarda tahminimizden çok daha fazla sayıda müşterimiz bulut çözümlerine geçiyor olacak; çünkü pazar değiştikçe buluta bakış da değişiyor olacak. Şimdiden görüyoruz ki Amerika pazarı, Avustralya pazarı gibi pazarlar şimdiden bulut sistemlerine oldukça ilgi gösteriyor ve buluta geçmek isteyen çok sayıda müşterimiz var. Diğer yandan daha konservatif pazarların da kısa zamanda algılarını değiştireceğini düşünüyorum.
Herkes son günlerde aynı soruyu soruyor: Buluta geçmeli miyiz yoksa on-premise sistemde kalmalı mıyız? Ne dersiniz?
Hopen: Kesinlikle söyleyebilirim ki gelecek hibrit üzerine kurulu olacaktır. Doğru soru aslında ne kadar ve ne biçimde bulut olmalıdır. Biz birçok bulut çözümü sunmaktayız, örneğin SuccessFactors bunlardan biri ve görüyoruz ki talep çok fazla. Biz her müşterinin kendi yolculuğunu hazırlamasında yardımcı oluyoruz ve kendi bulut/geleneksel modelini hazırlarken karar vermesini sağlıyoruz. Müşterilerimizin bir yol haritasına ihtiyacı var ve biz onlara yardım etmek için buradayız. Bu dönüşümü şimdi hemen gerçekleştirmek için birçok sebep olduğu gibi bazı firmalar yapısal sebepler veya öncelik sıralaması gibi sebeplerden dolayı bu dönüşümü ertelemeyi de seçebiliyor.
Dorin: Sonuç olarak sunulan çözümlerin müşteri ihtiyaçlarını gideriyor olması gerekiyor. Hopen’in bu konuda kesinlikle haklı olduğunu düşünüyorum, çok daha yüksek oranda firma buluta geçiyor olacak tabi ama soru şu ki bulutun yüzdesi ne olacak? Volkswagen, BMW gibi çok büyük firmalar için temelde mutlaka geleneksel ERP sisteminin işlemeye devam edeceğini düşünüyorum. Şahsen bu tarz firmaların tüm operasyonlarını sadece bulutta yönettiklerini düşünemiyorum. Bulut çözümlerimize baktığımızda yüzde yüzlük bir artışla geliştiğimizi görüyoruz; fakat gelecek tahminlerimizi yaptığımızda on-premise çözümlerin satışlarının daha hızlı düşeceğini öngörmüştük. SAP’nin iş stratejisinde ise buluta geçiş öncelikli olarak yer almakta. Sadece on-premise çözümler için değil hosting hizmetlerinde de buluta geçiş öncelikli durumda; çünkü bizim ana iş segmentlerimizden bir de hosting hizmetleridir. Müşteriler farklı fırsatlar sunulduğunda rekabet de artıyor ki şimdi bu alanda faaliyet gösteren yeni firmalar da var; Amazon web hizmetleri ya da Google gibi. Bu firmalar da bulut hizmetleri sektörüne giriş yaptı, dolayısıyla bizim müşterilerimize neden Itelligence ile devam etmeleri gerektiğini bilgimizi ve tecrübemizi de ortaya koyarak göstermemiz ve ikna etmemiz gerekiyor.
On-premise çözümlerin satışlarındaki düşüş sizce neden tahmin edildiği kadar hızlı olmadı? Müşterilerin bulut çözümlerine geçmekte tereddütleri olabilir mi? Güvenlikle ilgili örneğin?
Danış: Bence güvenlik konusu 3-4 yıl önce daha majör bir problemdi; ama son yıllardaki gelişmelerle bulut sistemlerdeki bu tereddütler tamamen giderildi. Bence en önemli sebep bulut çözümlere geçmek için gerekli olan kafa yapısı değişikliğidir. Çünkü on-premise ve bulut arasındaki fark sadece sunucularınızın şirketinizdeki bir sunucu odasında değil de dünyanın öbür ucunda olması değildir elbette. Bulut çözümlerdeki genel mantık uygulama şeklinin değişmesi ve çözümden beklenen katma değerin farklılaşmasıdır. Bulut tabanlı bir sisteme geçiyorsanız muhtemelen en iyi uygulamaların avantajlarından yararlanmak, hızlı ve kısa kazanımlar sağlamak ve basit uygulama yöntemlerine geçmek istiyorsunuz, dolayısıyla bu komple bir bakış açısı ve kafa yapısı değişikliği gerektiriyor. Doğası gereği, yıllardır ERP sektöründe süregelen alışkanlıklar gereği, standart bir ERP uygulamasında siz müşteri olarak yazılımdan ne beklediğinizi söylersiniz, karşınızdaki ekip de isteğinize uygun uygulama gerçekleştirir. Bulut sistemlerde ise bu durum tamamen değişti ve farklı bir metodoloji kullanılmaya başlandı. Bulut çözümlerde en optimum çözüm müşteriye sunulur ve bu çözümde onun iş süreçlerine uymayan ne varsa saptaması istenir. Bu yöntem nasıl uygulama yaptığınızı, beklentilerinizi daha doğrusu proje ile ilgili her şeyi değiştirir. Dolayısıyla on-premise bir ortamda yaptığınız projenin aynısını bulut ortamda yapamazsınız. Şunu söyleyebilirim ki Türkiye’de beklentilerimizin çok ötesinde bir bulut tabanlı çözümleri benimseme süreci geçiriyoruz. Çok hızlı bir ilerleme kaydediyoruz. SuccessFactors, C4C, (SAP’nin bulut tabanlı CRM çözümü), Hybris (e-ticaret) çözümleriyle inanılmaz projeler gerçekleştiriyoruz. Örneğin bir SuccessFactors uygulamasınıele alırsak; on-premise bir ortamda performans ve hedef yönetimi modüllerinin uygulaması 6 ay ile 1 sene arasında bir süre alırken, SuccessFactors’da bulut ortamında aynı uygulamayı 1.5 ile 3 ay arasında tamamlayabiliyoruz. Bu hızlı uygulama ile de herkesi mutlu etmeyi başarıyoruz.
Hopen: Gözlemlediğimiz başka bir konu ise bulut çözümlerine geçiş aşamasında firmaların CIO’larının konuya daha şüpheci yaklaşıyor olmalarıdır. Nedeni ise sistem üzerindeki kontrolünü kaybetme korkusu, sistemi koruyamama korkusudur. Ama daha önce de bahsettiğimiz üzere, Itelligence olarak orta ölçekli işletmelerle olan engin tecrübemiz ile bu çekinceleri tamamen ortadan kaldırabiliyoruz. Hatta bu orta ölçekli işletmelerin her zaman projeyi yönetecek büyük bir IT departmanı da olmayabilir. Ama biz bu tarz işletmelerle de birçok proje deneyimine sahip olduğumuz için zorlanmadan ve hızlı bir şekilde bu tarz müşterilerimize de çözümler sunuyoruz. Öncelikle onların önceliklerini öğreniyoruz ve uygulamaya bununla başlıyoruz. Daha sonra bir diğeri ve bir diğeri derken sunduğumuz çözümler de müşteriyle beraber büyüyor. İşte bu durum sadece müşteriyle aynı dili konuştuğunuzda mümkün olabiliyor. Sanki siz de işin bir parçasıymışsınız gibi, yani çok fazla teknik bir dil konuşmadan, onları anlayarak bir yol haritası hazırlıyor ve rehberlik ediyoruz. Bahsettiğimiz orta ölçekli işletme tecrübesinden kastımız budur ve dijital dönüşüme olan ilginin bir hayli arttığı bu dönemde KOBİ’lerden -özellikle son iki-üç yıldır- gelen büyük talebe de hazır olduğumuzu düşünüyoruz.
Dijital dönüşüm sürecinde müşterilerinize nasıl destek sağlıyorsunuz? Spesifik bir stratejiniz var mı?
Danış: Itelligence’ı dijitalleşme sürecinde farklı kılan şey müşterilerimizin stratejiden uygulamaya her noktada güvenilir iş ortağı olmamızdan kaynaklanıyor.
Evet biz onlar için bir dijitalleşme yol haritası hazırlıyoruz ama yaptığımız şey kağıt üzerinde ve teoride kalmıyor. Biz onları sonuca taşıyoruz ve uygulamada da yanlarında oluyoruz. Dolayısıyla her iki aşamada da müşterisinin yanında olabilen dünya üzerindeki sayılı hizmet sağlayıcılardan biri olduğumuzu düşünüyorum. Büyük ve kapsamlı bir know-how’a sahibiz ve tüm süreçlere oldukça hakimiz. Ayrıca dünya çapında yeni SAP ürünlerini ilk uygulayan SAP iş ortağı olan Itelligence, Türkiye’de de aynı şeyi gerçekleştirdi. Örneğin, S4HANA’yı Türkiye’de ilk uygulamaya geçiren yine Itelligence olmuştur ve şu an Türkiye’de yapılan S4HANA projelerinin %70’i Itelligence’a aittir ve takdir edersiniz ki bu çok büyük bir orandır. SAP bulut çözümlerinde de yine birinci sıradayız; örneğin Hybris. Buna ek olarak müşteri memnuniyetine dayalı olarak verilen EMEA Partner Excellence Ödülünü de almanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Sizce IoT ve Industry 4.0 ERP Teknolojisini nasıl etkilemiştir?
Hopen: Öncelikle IoT ve Industry 4.0’ü farklılaştırmak gerekir. Özetlemek gerekirse Industry 4.0 imalat sanayinde spesifik alanlarda kullanılan bir terimdir. IoT terimi ise daha fazla ve daha hızlı bilgi akışı sağlamak için kullanılıyor. Ve tabi bu veriyi işlemede de Yapay Zekayı hesaba katmamız gerekiyor. Ama yine söylüyorum ki ERP hiçbir zaman ölmeyecek, bazı süreçlerin gerçekleşebilmesi için ERP’ye her zaman ihtiyaç olacak. Belki bundan sonra depolar şimdi ki gibi olmayacak ve işleyiş robotların ve sensörlerin dahil olmasıyla tamamen değişecek ama sonuçta sevkiyatın yapılabilmesi ve depo yönetim süreçlerinin işleyebilmesi için her zaman bir ERP sistemine ihtiyaç olacaktır. Ama tabi IoT ile birlikte işletmeler daha modern bir ERP sistemine geçme ihtiyacı duyacaktır ki bu noktada SAP iş ortağı olduğumuz için çok mutluyuz; çünkü S4HANA’nın tam da bu değişiklikleri yapmaya olanak sağlayacak çevikliğe sahip bir dijital sistem olduğuna inanıyoruz.
Dorin: Tabi bu alandaki gelişmelerin finansal kararları da etkileyeceğini söyleyebiliriz.Ben de S4HANA’nın bu alanda bir devrim niteliğinde olduğunu düşünüyorum; çünkü sahip olduğu hafızalı veritabanı ile çok büyük veriler analiz edilebiliyor ve dolayısıyla günün sonunda daha iyi ve daha çabuk kararlar alabiliyorsunuz.
Diğer SAP iş ortakları arasında müşterilerin Itelligence’I tercih etmesi için bize 5 sebep söyleyebilir misiniz?
Dorin: Ekibimizin profesyonel olması ve onların sektörel ve süreçsel bilgileri bir yana, bizim müşteri için en iyi çözümü bulmaya kendini adamış, firmamızın misyonunu sonuna kadar taşıyan insanlarla çalışıyor olmamız bu sorunun cevabıdır. Müşteri her zaman odak noktamızdadır ve en önemlisi budur. Biz gerçekten müşterilerimize yardım etmek için çalışıyoruz ve onlara katma değer sağlamak istiyoruz. Olağanüstü çözümler sunduğumuzu, yeni bir ERP sistemine ihtiyacınız varsa en iyisini size sunabileceğimizi ve bu yüzden bizi seçmeleri gerektiğini de söyleyebilirdik; ki doğrudur; ama bence en önemli nokta müşterinin faydası için çalışan kendini adamış bir ekibin varlığıdır.
Danış: Elbette birçok sebep sıralayabiliriz. Bunlardan biri de uçtan uca SAP çözümleri sunuyor olmamız ki günümüzün dijital yolculuğunda bu çok önemlidir. Bu yolculukta bazı süreçleri SAP çözümlerine taşımış olabilirsiniz; ama hızla ilerleyen bu dijitalleşme sürecinde bundan 6 ay sonra veya 1 yıl sonra tamamen farklı bir iş modeli geliştirebilirsiniz ve farklı bir çözüme ihtiyacınız olabilir ve emin olabilirsiniz ki bu süreçte Itelligence her zaman yanınızda olacak ve size yol gösteriyor olacak. Bir başka önemli sebep ise Itelligence’ın gerçek anlamda uluslar arası bir firma olmasıdır ve bu sadece kağıt üzerinde değildir. Biz gerçekten çok uluslu bir firmayız ve dünyanın her yer yerinde birçok farklı ülkeden toplanarak bir araya gelen bir tecrübeye sahibiz. Bu konuyla ilgili global iş çözümleri isimli bir organizasyon yapımız da mevcut ve her ülkeden toplanan veriler diğer ülkelere de buradan dağıtılıyor. Çok hızlı ilerleyen bir teknolojiye sahibiz ve dolayısıyla bu yeni teknolojiyi uygulamaya geçirirken yaşanan problemler de olabiliyor. Böyle bir durumda benzer problemin yaşandığı bir başka ülkeden hemen konuyla ilgili know-how gerekli bölgeye iletilip problem anında çözüme ulaştırılabiliyor. Bu yöntemin bizi tüm sektörde farklı bir yere koyduğunu düşünüyorum.
Hopen: Itelligence çok büyük bir organizasyon; gerek hizmet verdiği ülke sayısı olarak, gerek ciro miktarı, gerekse de her ölçekte müşteriye hizmet verebilecek çalışan sayısı olarak. Biz hem çok büyük müşterilere hizmet sunuyoruz hem de orta ölçekli firmalarla çok iyi çalışabilecek bir tecrübeye sahibiz ki tüm bunlar gerçekten global olmanın gerekleri arasındadır; ama bu demek değildir ki o kadar büyüğüz ki müşteri ihtiyaçlarını en ince detayına kadar önemsemiyoruz. Tam tersine; biz müşterilerimize bir şablon diretmiyoruz. Yani müşterilerimiz bizimle çalışırken bu global ve büyük bir firma ve bize kendi doğrularını ve süreçlerini diretiyor demiyorlar. Michael’ın da bahsettiği gibi ilgili projeye ve müşteriye kendini adayabilen ve oldukça esnek bir yapıya sahip olan bir ekibimiz var. Biz global bir firma olsak da esnekliğimizi her zaman koruduk ve her zaman vurguluyoruz ki hizmet verdiğimiz her ülkede oraya özgü bir uzmanlığa sahibiz. Sadece modeller üzerinden hizmet veren global firmalar da elbet mevcut. Bizim ise hem lokal uzmanlığımız hem de çok hızlı tepki verebilen global bir destek ağımız var. Müşterilerimize hizmet verirken önce onların kültürünü, dilini, yerel ihtiyaçlarını, bulundukları çevreyi göz önüne alarak hareket ediyoruz. İşte bu başarımızın temel taşı olarak kabul ettiğimiz global omurgaya sahip olan ama yerel varlık gösterebilen bir firma olmamızdan geçmektedir.
Danış: Tekrar Türkiye pazarına dönmek istiyorum. Biz Bilişim 500’de ilk sıraya yerleştik ve bu da demek oluyor ki biz sadece SAP piyasasında değil ERP sektöründe bir numarayız. Peki, bu müşterilerimiz için ne anlama geliyor? Bence en önemlisi Itelligence tarafından tamamlanmış proje sayısının Türkiye’deki tüm hizmet sağlayıcılarından daha fazla olmasıdır. Diğer tüm büyük ERP sağlayıcılardan 2,3 kat fazla sayıda uçtan uca tamamlanmış projemiz mevcuttur. Bu çok önemli bir faktördür; çünkü bizim sahip olduğumuz tek varlık çalışanlarımız ve bu varlığımızın değeri yaptığımız her proje sonrasında kazandığımız tecrübeyle beraber artıyor. Dolayısıyla ne kadar çok proje yaparsanız tecrübeniz de o kadar fazla artar ve siz de bu tecrübeyi pazara sunabilirsiniz. Biz 4 sene önce 140 kişiyken şimdi 525’i aşkın çalışanımız var ve bu tamamen organik bir büyüme sonucudur. Bunun sonucu olarak da Itelligence SAP ekosisteminde bir cazibe noktası haline gelmiştir. Dolayısıyla da ekibimizde en tecrübeli danışmanlara sahibiz diyebiliriz. Aynı zamanda yeni mezunlar için SAP 360° Kariyer Kampları düzenliyoruz. Bu program için 4000 başvuru aldık ve aralarından en iyi 30 kişiyi seçerek çok kapsamlı bir eğitim programı uyguladık. Bizim sektörümüzde öğrenmek sadece dokümanlardan mümkün olmuyor, projelerin bir parçası olmanız gerekiyor, dolayısıyla Türkiye’deki en yüksek sayıda proje tamamlayan şirket olarak Itelligence bunun için doğru yerdir.
2018’de Türkiye için hedefleriniz nelerdir?
Danış: Büyümeye devam edeceğiz. Büyümek için gerekli tutkuya sahibiz. Biz sadece Türkiye’de projeler yapmıyoruz. Örneğin şu an bir ekibimiz Meksika’da, diğeri Çin’de ve bir başkası da Kanada’ya gitmek için hazırlık yapıyor. Biz dünyanın her yerinde projeler yapıyoruz. Uzun yıllar Türkiye’de büyük ve çok uluslu firmalarla çalışmaktan gurur duyduk; Daimler, Unilever gibi. Ama son 3-4 yıldır çok uluslu Türk firmalarla projeler yapıyoruz ve bu bizim için büyük bir onur. Bu Türk firmalar Meksika, Çin, Kanada, Slovakya, Bulgaristan, Rusya ve daha birçok ülkede faaliyet gösteriyor ve biz de onlarla beraber dünyanın her yerinde projelerimizi tamamlıyoruz. Ve sizi temin ederim ki ekibimin başardığı işler gerçekten olağanüstü ve tüm ekip için bu güzel işler büyük bir tatmin kaynağı oluyor. Kendilerine güvenleri tam ve dünyanın herhangi bir yerinde bir projeyi başarıyla tamamlayabileceklerinden eminler. Ekibimle gerçekten gurur duyuyorum.
Hopen: Adil olmak gerekirse sorunuzun cevabını biz değil ancak müşterilerimiz verebilir. Biz sadece olayın istatistiksel tarafından bakabiliriz ve rakamlar bize şunu gösteriyor; bizimle çalışmaya başladıktan sonra bizden memnun olmayarak başka bir iş ortağına yönelmeyi seçen müşteri sayısı yok denecek kadar azdır. Buna karşılık daha önce başka firmalarla tecrübesi olmuş ama sonradan bizimle çalışmaya karar verip memnun olan yeni müşteri sayısı ise oldukça fazla. Bu iki istatistik bizimle çalışmaya başlayan müşterilerimizin mutlu olduğuna dair en önemli kanıttır ve bence sorunuzun cevabı da burada saklıdır.
Global Itelligence yapısı içinde Türkiye’nin yeri nedir?
Hopen: Bu bölgenin yöneticisi olarak Türkiye’nin çalıştığım ülkeler arasında olmasından çok memnunum; çünkü burada insanlar gerçekten olağanüstü ve yaptıkları işler de inanılmaz. Itelligence olarak Türkiye ile olan iş ilişkilerimize de oldukça önem veriyoruz. Türkiye’nin bu bölge için bir faaliyet merkezi olacağına inanıyoruz ve Itelligence Türkiye ile birlikte daha önce bulunmadığımız noktalara da hizmet verebileceğimizi düşünüyoruz. Türk meslektaşlarımızın bunu en iyi yapabilecek yani tüm bu yeni pazarları keşfedebilecek bir ekip olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca Türkiye’nin gelişen ekonomisi de bizim için çok önemli, Türkiye’ye çok uluslu firmalardan yatırımların devam ettiğini görüyoruz ve biz de bu firmalara destek veriyoruz. Diğer yandan uluslararası ölçekte devamlı büyüyen farklı sektörlerde Türk firmalar da var ve biz onlara da sonsuz destek veriyoruz. Gördüğünüz yeni ofisimizin de bundan sonra bizim için, tüm Itelligence camiası için, SAP için ve tabi müşterilerimiz için herkese açık bir çalışma ortamı haline gelmesi arzu ediyoruz. Umarım bu mükemmel ofis bundan sonraki 10 yıl için beklediğimiz sürekli büyüme için bir başlangıç noktası olur.
Dorin: Almanya ve Türkiye arasında mevcut olan uzun bir maziye baktığımızı düşünüyorum, bu bir asırlık iyi bir ticaret ve dostluk ilişkisidir. Dolayısıyla bu bizim geleceğe de iyimser bakmamızı sağlıyor. Türkiye’nin hızla gelişen ekonomisi de heyecan verici. Örneğin benimle Türkiye’ye getiren Almanya’dan ama Türk kökenli olan meslektaşım bana daha önce arabayla Türkiye’ye gelmenin 4 saat sürdüğünü ve o zamanlar genç olduğunu ki benden yalnızca birkaç yaş daha büyük, anlattı. Şimdi ise gelmemiz yalnızca 1 gün sürdü. Her şey inanılmaz bir hızla değişiyor ve buradaki inanılmaz dinamizmi hissedebiliyorsunuz. Ve tabi bu ekonomi de gelecekte iyi bir gelişme planlamak için iyi bir taban oluşturuyor.